2 Temmuz 2012 Pazartesi

EYNESİL'İN TARİHİ


KRONOLOJİK EYNESİL TARİHİ
MÖ 1460 - 1200 Büyük Hitit İmp. (Azzi ve Hayaşalar)
MÖ 1200 - 1100 Frikya (Phrygia) Konfederasyonu ve Muşkiler
MÖ 1118 - 1093 Komanlar'ın, Asurlular'la savaşı
MÖ 756 Yunanlılar'ın yöreye ilk gelişleri ve buradaki Kimmerler'den ürküp, geri itmeleri
MÖ 670 Miletoslular'ın yöreye ilk gelişleri ve ticaret kolonileri kurması
MÖ 650 İskit - Kimmer savaşı
MÖ 621 Yörede yaşayan İskitler'e, Medler'insaldırması ve İskitlerin dağılışı
MÖ 562 – 546 Miletoslular'ın yöreye tekrar gelişleri ve 90 kadar koloni kurması
MÖ 520 Pers İmparatorluğu'nun 19. Eyaleti olan, Pont Satraplığı'nın kuruluşu
MÖ 4. yüzyıl Giresun - Trabzon kıyılarına Orta Asya`dan gelmiş, Türkler'in yerleşmesi
MÖ 400 Ksenefon liderliğindeki, Onbin Yunanlı askerin Kerasos`a (Giresun) gelmesi
MÖ 332 – 323 Birinci Kapodokya Krallığı Dönemi
MÖ 323 – 301 Makedoyalılar Dönemi
MÖ 301 – 298 Pont ülkesinin başıbozukluk içinegirmesi
MÖ 298 Pontos Krallığı'nın kuruluşu
MÖ 180 Kral 1. Pharnakeias'ın iş başına gelmesi ve Kerasos adının,Pharnekeia (Farnakya) olarak değişmesi.
MÖ 91 Pontos Krallığının Anadolu`daki en güçlü devlet haline gelmesi

MÖ 71 Romalılar'ın Pontos ülkesinde savaşa tutuşmaları
MÖ 63 Pontos Krallığı'nın ortadan kalkması

Kronolojik dizinin buraya kadar olan kısmınailişkin, bazı açıklamalar yapmak zorundayız.

Dizin iyi incelendiğinde, aynı tarihlerde birdenfazla kavmin yöreye geldiklerini, buralarda etkin olduklarını görüyoruz.Nedenine gelince; Eynesil'in de içinde bulunduğu yöre; tarihboyunca ticaret merkezi olarak kalmıştır. Buyönüyle, hemen her sömürgeci ulusun dikkatini çekmiş ve bu ulusların yağmasına maruz kalmıştır.
Örneğin;
M.Ö. 670 yılında yöreye gelen ve burada koloniler kuran Miletoslar, 124 yıl sonra tekrar gelmişlerdir. Miletoslular'ın yöredeki etkinliği devam ettiği halde, Med Krallığı'na bağlı Kapodokya Eyaleti'nin sınırları içine giren yöremiz; İsa'dan önce altıncı asırda, Kimmer, Koman, İskit, Med ve yöre halkları tarafından parsellenmiş durumdaydı.
Kronolojik dizinde kitabımızda adları sıkça geçen, Chalybe (Halibler), Sanni, Mosinek, Tibarenvb. kavimler yer almamaktadır. Zira adı geçen kavimler, yörenin esas halklarıdır. Bu halklar, M.Ö. 298 yılına kadar daima bir başka ırkın idaresi altında ve Karadeniz'de yerleşik olarak kalmışlar, M.Ö. 298 yılına gelindiğinde, kendi milli devletlerini, yani Pontos'u kurmuşlardır. Bu halkların Karadeniz'deki varlıklarının başlangıcı, belli değildir. Sadece, tarih sahnesinden ne zaman çekildikleri bellidir. Bu tarih ise, Pontos Krallığı'nın, Büyük Roma İmparatorlu'na bağlı Galatia Eyaleti'nin idaresi altına giriş tarihidir.

MÖ 63 Büyük Roma İmparatorluğu'nun (Galatia Eyaleti) yörede hakimiyet kurması
MÖ 41 - MS 14 Artaksiad Krallığı'nın egemenliği
254 Sasaniler'in, Roma İmparatorluğu'na saldırısı ve Azak Denizi`nden gelen, Boran adlı korsanların, yöreyi yağmalaması
395 Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılması ve Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu'nun kurulması
1204 Bizans'ın İmparatorluğu'nun yıkılması. Giresun ve yöresinin,(Megalon Kommenon) Trabzon İmparatorluğuna Bağlanması
1348 Cenevizliler'in Giresun ve Eynesil arasındaki limanlara saldırmaları
1381 Hacı Emir Beyliği'nin egemen olması
Ekim 1461 II. Mehmet'in Trabzon ve civarını fethi
Aralık 1461 Eynesil (Görele) `in, Osmanlı tabiyetine girmesi


Halil İbrahim Türkyılmaz
Dünden Yarına Tüm Yönleriyle Eynesil
İstanbul 1994
 
ÇEPNİLER

Çepni Kelimesinin Anlamı

Çepni adı ilk defa 11. yy.da, Kaşgarlı Mahmut`un yazdığı Divan`ül Lügatit - Türk`te ve 21. Sırada sayılmıştır. Bu kitapta Çepni kelimesinin anlamı verilmemiştir. Ancak Çepni boyunun damgasının şekli verilmiştir.

14. yy.la gelindiğinde Fahreddin Mubarekşah`ın yazdığı kitapta, 15 Oğuz boyunun adının verildiğini, ancak bunlar arasında Çepniler'in yeralmadığını görüyoruz.
Ancak aynı yüzyılda, İlhanlılar Devleti Veziri Reşidettin`in başkanlığını yaptığı bir heyet tarafından kaleme alınan Camiüt-Tevarit'te, Oğuzlar'ın Üçok kolundan gelen Çepnilere yerverilmiştir.
Buna göre Çepniler, Üçok koluna mensup olan Gökhan`ın dördüncü oğlundan türemiştir. Diğer oğullarının adları ise Bayındır, Beçene (Peçenek), Çavuldur (Çavundur)`dur. Reşidettin`in yazdığı bu kitapta, Çepni kelimesinin anlamı, "Nerede yağı görse savaşır" olarak ifade olunmuştur. Sözkonusu kitap`ta Çepni boyunun damgası şu şekilde gösterilmiştir.





Çepni boy adının Reşidettin tarafından yapılan etimolojik izahı, bir halk etimolojisidir. Şunuda unutmamalıyız ki; halk sözleri manalandırırken, kendi çağındaki köklere, eklere veya bize kadar gelmemiş, kaybolmuş sözlere bakarak manalandırıyordu. * Türk
Mitolojisi, Prof. Bahaeddin Özel, TTK, Ankara 1989, s.344 *
Ebulgazi, Çepni kelimesinin anlamını Bahadır olarak vermiştir. * Ebulgazi, Türkmen Şeceresi, Kononov, s.36*
~1312 yılında Endülüs`lü alim Ebu Hayyan tarafından Türkçe hakkında yazılmış, "Kitabül-idrak li-lisanil- Etrak" adlı eserde, Çepniler`in adı geçiyor.
Ebu Hayyan, Çepnileri bir Türk boyu olarak tanıtıyor. "Çepni Kabiletün minet-Türk"~ * Prof.Dr Faruk Sümer, Çepniler, Türk Dünyası Araşt. Vakfı *
Bu yirmidört oğuz boyundan Çepniler, Oğuz Han'ın üç küçük oğlundan Gökhan'dan gelmekte, Bayındır, Beçene, Çavundur'dan sonra dördüncü sırada yer almaktadır. Ongunu Sunkur kuşudur. Sunkur, doğan türünün en yırtıcı kuşudur. Bir çok kişiye bu isim verilmiştir. Yazıcıoğlu, Çepni boyunun sembolünü şu şekilde göstermiştir.




Çepniler ve diğer oğuz boyları işaretlerini at ve koyun larına vurmakta idiler. Bu şekilde kaybolan hayvanlarını kolayca buluyorlardı.
Anadolu`da Çepni Yerleşimi

Osmanlı Tahrir defterlerine göre, Anadolu'da Çepni adıyla anılan 43 yer ismi vardır. Bu sayıyla Çepni kelimesi, Anadolu'da yer adı olarak kullanılan Oğuz boyları içinde, yedinci sırayı almaktadır.
Bu gün yurdumuzda Çepni'lerin dağınık bir yerleşime gittikleri görülmektedir.
Sivas, Zile, Yozgat, Ankara, Çankırı, Çorum, Kastamonu, Bolu, Bursa, Kocaeli, Balıkesir, Manisa ve dolaylarında Çepni'lere rastlanmaktadır.
Ancak Çepni'lerin en fazla yoğun oldukları yöre, Eynesil, Vakfıkebir, Kürtün, Şalpazarı, Gümüşhane Görele, Tirebolu, Doğançay, Espiye, Yağlıdere, Keşap, Dereli, Alucra, Giresun ve Ordu yöresidir. Eynesil, Görele, Tirebolu, Kürtün, Espiye, Keşap, Giresun, Dereli ve Alucra dolayları, ilk Osmanlı Tahrir defterinde Çepnieli, Çepni ili, Çepni Vilayeti adları ile kaydolunmuştur. Bu nedenle, bu yörelerde Çepni'lerin yoğunlukla yaşadığını söyleyebiliriz.
Oğuz elinin en büyük boylarından Çepniler'in Doğu Karadeniz Bölgesi'nde cereyan eden Türk yerleşmesinde oynadıkları en mühim rol, Trabzon'lu Şakir Şevket ve Tirebolu'lu Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan'ın dikkatini de çekmiştir.
Şakir Şevket, Çepniler'in İran'dan çıkarıldıktan sonra, onlardan 100.000 nüfusun Doğu Karadeniz bölgesine gelerek Tirebolu, Görele ve Vakfıkebir yörelerine yeleştirildiklerini bir rivayet şeklinde anlatır. * Faruk Sümer, Çepniler, s.95 Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1992 *
Binbaşı H. Avni Alparsalan ise, elinde bulunan sınırlı sayıdaki kaynaklara dayanarak, yörede Çepnilerin çok önemli bir görev üstlendiğini ifade etmektedir. * Trabzon Havalisinde oturanlar Laz mı Türk mü ?, Giresun 1339 * * Binbaşı H. Avni Alparslan, Türk Bayramlarından Ot Göçü, Türk Yurdu Mecmuası, 1331, c.8, s.122-126 *
Çepnilerin Aleviliği

Çepniler, 13. yüzyıl'da Hacı Bektaş Veli'nin müritliğini yapmışlardır. Hacı Bektaş-i Veli Menakıb-ı Vilayetnamesi'nde, Çepni boyunun ulularından Yunus Mukri adında, birisinden bahsedilmektedir. Yunus Mukri`nin ölümünden sonra oğulları, evleri ve barklarıyla, Kayı`dan göçüp Suluca Karaöyük`e geldiler. Çepnilerden bir bölük, Uzun Hasan döneminde Akkoyunlu'ların hizmetine girmiştir. Bu çepnilerin başında İl Aldı Bey bulunuyordu. * Nejat Birdoğan, Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi, s.83 *
Vilayetneme'yi yorumalayan bazı tarihçilerimiz, Hacı Bektaş-ı Veli'nin Çepni boyuna mensup olabileceği ihtimali üzerinde de durmaktadırlar. * Ragıp Memişoğlu, Karadeniz Bölgesi'nin Fethi ve İskanında ÇEPNİLER olgusu, Trabzon Dergisi, Temmuz 1988, S.19, s. 11-12 * Trabzon yöresi Çepnileri, 1516 yılına ilişkin padişah defterlerinde oldukça kalabalık görünüyor. Bu yöre, Giresun, Torul ve Görele arasıdır. Kayıtlara göre Çepniler; Özgur, Kayadibi, Kurtulmuş, Seyyid, Yenicehisar, Çandarlı, Engezli, Halkalı, Firuzlu, Şaban vb. köylerde oturmaktadırlar. Ayrıca buradaki Çepniler göçebeliği bırakarak toprağa bağlanmışlardır. Nejat Birdoğan, aynı eser, s.84 *
Anadoluda yaşayan Alevi Türkler arasında çoğunluğu Çepniler oluşturmaktadır. ~Fatih, Rum İmparatorluğu`nu yıktıktan sonra, oralara yerleştirdiği Müslüman - Türk halkından başka, Çepnilerin varlığına da şahit olmuştur. Bugün Vakfıkebir, Görele, Tirebolu, Giresun bölgelerindeki çepniler ise bunların torunlarıdır.~ * Fuat Köprülü, Oğuz Etnoloisine Dair Notlar, Türkiyat Mecmuası, C.1, İstanbul 1925 *
Daha sonra, Çepniler çeşitli nedenlerin dayatması ile Aleviliği bırakmışlardır. Buna, en fazla dönemin merkezi iktidarı neden olmuştur. Ancak Cemal Şener bu hususta şunları söylüyor.
13. yy. sonlarında Sinop'ta yaşayan Çepniler, 14. yy.da Samsun'un doğusundaki ormanlık bölgelere ve Giresun'a dek gelirler. Hatta Çepni Türk Beylerinden birisi, O tarihlerde Giresun'u, Trabzon Rum İmparatorluğu'ndan alır. Çepniler Karadeniz`deki ilk Alevi Türkler'dir. Bugün Türkiye'nin bir çok bölgesinde Alevi inançlı insanlar yaşadığı halde, Karadeniz'de bu olaya rastlamak zordur.
Hacı Bektaş Veli 1200 yıllarında, ilk müritlerini Karadeniz`deki Çepni Türklerin` den oluşturmuştur.
Karadeniz'de, bugün hala yapılan yayla göçleri ve Yayla şenliklerinin Alevi - Bektaşi kökenli olduğunu belki söyleyebiliriz. Yayla yaşamı ve yaylada yer değiştirme, göçler; Çepni Alevilerinden kalan bir yaşam biçimidir.
Karadeniz'de oynanan horonda kemençe çalınan orta noktaya sırt dönmemek, gerekirse yan dönmek ama orta noktaya asla sırt dönmemek de Alevi semahlarındaki bir özelliği anımsatmaktadır.
Karadenizde bugün görülmeyen Alevilik büyük olasılıkla, asimilasyon ve dönmelik neticesi bu noktaya gelmiştir." * Cemal Şener, Topal Osman Olayı, Ant Yayınları, İstanbul 1992, s.24-25 *
Kitabımızın bu bölümünü yazarken birtakım tepkilerle karşılaştığımı ifade etmek isterim.
Atalarının büyük olasılıkla, Alevi olduğunu ilk kez duyan bazı dostlarım eksik ve yanlış bilgilerin getirdiği olağan bir sonuç olarak rahatsız oldular.
Bu nedenle Anadolu Aleviliğini de biraz açmamız gerekiyor.
Anadolu Aleviliği kökleri çok eskiye dayanmakla birlikte aynı kökenden gelen Caferilikten farklıdır. Alevilik İslam dininde Şia koluna bağlı, Caferi mezhebinin, Batıni meşrebindendir. Kuran'ın gizine önem vermişler, zahıri anlamların ötesinde farklı yaklaşımlara ulaşmışlardır.
Araştırmacı-Yazar Nejat Birdoğan bu görüşe karşı çıkmakta Aleviliğin İslam dini çatısı altına hiçbir şekilde yerleştirilemeyeceğini kendisiyle yaptığımız bir sohbetde ifade etmektedir. Aynı konu Ocak 1995 Kervan Dergisinde de işlenmiştir. Ancak Sn. Birdoğan, Rıza Zelyut, Rıza Yörükoğlu, Lütfi Kaleli ve daha bir çok Alevi araştırmacı bu hususta farklı yaklaşımlara sahiptirler. Buna karşın hemen hepsinin üzerinde birleştiği ortak nokta, "mum söndü"`nün aldatmacadan başka bir şey olmadığıdır. Aleviliğin "eline, beline, diline sahip olmak" noktasında, Anadolu insanının tarihsel birikiminin bir sonucu olduğudur.
Anadolu Selçuklu Devletinin Yıkılışı

1243 yılındaki Kösedağ Savaşıyla, Trabzon'da kurulu olan 2.Pontus Devleti, İlhanlılar'a bağlandı. ~Timurlenk`in Trabzon`u alması, ancak değersizliğinden ötürü şehri kendisine bağlamayarak bir miktar ganimet ve hazine alarak şehri bırakması ilginçtir. Bu olayların ertesinde Pontus Akkoyunlular'a tabi oldu.~ * Mustafa Arslan, Görele *
1277 yılı, Anadolu Selçuklu Devleti'nin en buhranlı devridir. Devletin içinde bulunduğu bu tehlikeli durumdan, Trabzon İmparatoru Georgi yararlanma yoluna gitmiştir. Hemen bir donanma hazırlamış, Trabzon`dan kadırgalarla gelerek, Türkler'in elinde bulunan Sinop`u kuşatmıştır. Bunun üzerine, Anadolu Selçuklu Devleti'nin sahil kumandanı olan Taybuğa, ~ Sinop çevresinde bulunan Çepni Türkmenleri (Türkan-ı Çepni) ile birleşip, Georgi`nin kadırgalarına saldırmışlardır. Yapılan savaşta Georgi yenilip, Sinop`u terketmeye
mecbur kalmıştır.~ * Prof. Dr. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1971, s.529 *

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder